Özünde, tüm çabamız "yaşamın" gizemleriyle kendi içsel kompleksimiz arasında doğru bağlantıları kurmaktır. Bunu bir öğreti aracılığıyla yapmak, bizi o öğretiyle ilişkili olan ve görünmeyen bağlarla daha hızlı bir şekilde bütünleştirir. Son zamanlarda, bulunduğumuz noktada büyük birinci ışının etkisini hissetmeye başladım. Birinci ışın, bir amaca ulaşmak için gereken her şeyin yalnızca o amaç doğrultusunda değerlendirildiğinde harcanabilir olduğunu fark etmektir. Tıpkı "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır" ifadesinde olduğu gibi.
Kişi, hedefe doğru ilerledikçe, hedefi gerçekleştirmek için gereken asgari şeyin ne olduğunu anlamaya başlar. Bu, öğrenciyi hedefine yaklaştırır. Çünkü her hedef, beraberinde bir sorun getirir ve bu sorunun kaynağı, hedefin büyüklüğü ile orantılıdır. Eğer on milyon liralık bir iş kurmayı planlıyorsanız, karşınıza on milyon liralık bir sorun çıkacaktır ve bu sorunu çözmek zorunda kalırsınız. Ancak, bu noktada karşımıza çıkan en büyük sorun, dışardan alınacak desteğin miktarını belirlemektir, çünkü bu destek maddi kaynak yaratmak gibi basit bir mesele değildir.
Eğer büyük bir hedefiniz varsa ve kaynaklarınız bu hedefe orantılı değilse, bir süre sonra gerçeklik algınızda değişiklikler olabilir. Öğrenciler için dışsal referanslar, içsel hedefler üzerinde çok büyük bir etki yapmaz. Bu, modern kişisel gelişim söylemlerinde sıkça vurgulanan, "Başkalarının senin hakkında ne dediğine aldırma, onları dinleme ve hedefine odaklan" gibi bir düşünceye benzetilebilir.
On milyonluk bir sorun, aynı zamanda çözümü de beraberinde getirebilir. Ancak, bu sorun rakamsal olmadığında, öğrenci oturup durumu rakamlarla izlenebilir bir hale getirmelidir. Eğer başarı veya başarısızlık olarak adlandırırsak, dışsal referanslar bizi sıkıştırabilir ve bu durum, ürettiğimiz psikolojik kompleksin içimize işleyip bizi baskı altına almasına neden olabilir.
Hedefleri duyurmanın ve kaynak toplamanın en etkili ve hızlı yöntemlerinden biri olan sosyal medyayı kullanmak, bizi bir noktada kaderin akışına teslim eder. Çünkü bu araçların doğası bize ait değil ve dışsal gerçeklikler genellikle başkaları tarafından manipüle edilmektedir. Bu nedenle, bireysel olarak kullanmamıza izin verilen alanlarda içerik üretmeye devam edeceğiz. Doğa'nın içinde yankılanan ve yaşadığı andan itibaren varlığını sürdüren o eşsiz sözleri hatırlamalıyız: "İşte kapıda durmuş, kapıyı çalıyorum. Biri sesimi işitir ve kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; ben onunla, o da benimle, birlikte yemek yiyeceğiz" (Vahiy 3:20).
Avni Onur Bey selamlar, öncelikle yazınız için teşekkür ederim çünkü yolculuğunuza ilişkin izleri gözlemek kıymetli ve bu değer mekanizması kendi yolculuğumda bana yardım ediyor. Bu anlamda enigmanın sonundaki kısımla ilgili bir soru oluştu ve Doğa'nızın karşılıklarını merak ediyorum: Acaba kapı, dışarıdan mı çalınır?