top of page
Ara

İndigo Gibisi Yoktur. Nerede Benim İndigolarım?

  • Yazarın fotoğrafı: Avni Onur Sevinç
    Avni Onur Sevinç
  • 14 Eki 2024
  • 2 dakikada okunur

Harca harca bitmeyen bir indigoya sahip değiliz. Aslında indigo çoğumuz için görünür/fark bile edilir değil. Birkaç renk yetiyor insanlar hayatlarına. Şimdi biraz Doğa'nın renklerini okuyalım, sonra da görelim ama öncesinde Pastel



Hayaleti gördüysek dostlar astral'imiz yerine gelmiş demektir. Kendisi pastel renkleriyle burada, bizimle. Her şeyin ses olduğu dünyada, duysan da duymasan da renkler de öyledir. Her şey kendi karşılığına göre orada olur, aynı şekilde beslenme prensibi de öyle.


Burada işler "insanda" kontrol çıkıyor çünkü insanın besinleri oldukça ilginç bir yelpazede değişiyor. Dışarıdan gelen etkiler, kabuller olsa da mevcut durumunu koruyorsun genel olarak çünkü dışarısı ile içindeki doğa aynı değil.


Doğa'nın tek yolu vardır; ya onun yolu ya da senin yolun. Senin yolun seçenek olmadığı için tek yol görünürdür. Doğa'nın anlaşmasına bakalım birlikte. Gözümüze gelen ilk şeylerden biri mavi ile arasındaki ilişkidir, denizleri; gökyüzü ve genel olarak mavi kürenin etrafındaki alan. Sonrasında yeşiller ve sarılar.

İnsan kuşlarında buna birkaç renk daha eklenir ve böylece yaşam, oluşturulan alana renk katar. Bu renkler, sadece gözle görülen değil, hislerle, arzularla ve içsel deneyimlerle algılanan bir spektrumu oluşturur.

Hazlarımızın ve isteklerimizin renkleri, gerçekliğimizin ta kendisidir. Kırmızının tutkusu, grinin belirsizliği, siyahın derinliği - bunlar varoluşumuzun boyutlarıdır.


Bu renk paletine, insan cinselliğinin ve fantazilerinin karmaşık tonları da eklenir. Örneğin daddy-babygirl dinamiğinin boyutu, bu palette kendine özgü bir yer bulur. Bu dinamik, pembe ve koyu mavi tonlarının bir dans ettiği, karıştığı bir alan yaratır.


Pembe, masumiyeti ve kırılganlığı temsil ederken, koyu mavi güven ve otoriteyi çağrıştırır. Bu renklerin birleşimi, güç dinamiklerinin, güven ihtiyacının ve duygusal bağlanmanın karmaşık bir portresini çizer.

Daddy-babygirl'ün psikolojik yönü, güvenlik arayışı ve eril enerjinin yarım kalmış ifadesiyle gerçekleşir. Pembenin tonları, kişinin kendini güvende ve korunmuş hissetme ihtiyacını yansıtırken, koyu mavi, rehberlik etme ve kontrol arzusunu temsil eder.


Bu renk kombinasyonu, günlük yaşamın streslerinden bir kaçış, roller aracılığıyla kendini yeniden tanımlama ve derin duygusal ihtiyaçları karşılama arzusunu yansıtır. Bu renkler, bu dinamiği yaşayan insanlar için fantaziden öte, gerçek ve anlamlı bir deneyimin ifadesidir.


Tüm bu renkler ve tonlar, iç dünyamızın kanvasını oluşturur. Hazlarımız ve isteklerimiz, bu renklerin sürekli değişen, birbirine karışan tonlarında vücut bulur. Gerçekliğimiz, bu renklerin dans ettiği, çarpıştığı, kaynaştığı bir sahne gibidir. Her birimizin iç dünyası, bu renklerin özgün bir kompozisyonudur. Bu kompozisyon, dış dünyanın renklerini algılayışımızı, yorumlayışımızı ve ona tepki verişimizi belirler. Doğa'nın renkleri sabitse de, bizim onları algılayışımız ve deneyimlememiz bu içsel renk paletimize göre şekillenir.


Böylece, hazlarımızın ve isteklerimizin renkleri, sadece içimizde var olan soyut kavramlar değil, dış dünyayla etkileşimimizin ta kendisi haline gelir. Gerçekliğimiz, bu renklerin oluşturduğu alanın ta kendisidir - sürekli değişen, akışkan, ama her an bizim özgün deneyimimizi yansıtan canlı bir tablo.

 
 
 

Comments


"Kapının önünde duruyor ve kapıyı çalıyorum. Eğer birisi sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; onunla yemek yiyeceğim, o da benimle."

 

© 2025 Ahenkli Doğa tarafından canlandırılmıştır.

  • Avni Onur Sevinç YouTube
  • Avni Onur Sevinç Facebook
  • Instagram
bottom of page