top of page

Yetmiyor Aşk : Dağılmış Olanı Bulmak İçin Yaptıklarım Vol I

  • Yazarın fotoğrafı: Avni Onur Sevinç
    Avni Onur Sevinç
  • 2 gün önce
  • 2 dakikada okunur

Hey sen, dinleyici bak şimdi ne var burada. Belki de ben buyum diyebileceğim bir konsantrasyona geldim. "BEN-İ" buraya kimin getirdiğinin bir önemi yok çünkü orası şu anda sizin için UN-SEE-N. Merak etmeyin, çok azı orada oldu ya da görebildi. Tabi ki normalleştirdim bunu ve sana ne verebiliriz sorusu zaman içinde "al sana ait olanı'na" dönüştü.



Tamam, konumuz "neden teklik/çokluk" ve buna bağlı "çıkarılan/hissedilen/fark edilen" yetmemiş gibi hissetmek. Bu arada sadece his de değil fiziksel olarak da bir karşılığı var bunun, örneğin açlık gibi. Şimdi, önce rengi verelim, iyi ki renkler var yoksa nasıl ayıracaktık başımıza gelenleri? Rengimiz turuncu arkadaşlar. Ondan şöyle bahsedelim bütün yeme içme bozukluğundan tutun da sindirim işleri ve insanlığın hazzı? Ve yiyeceğin aranmasına iten o büyük etki. Tabi turuncu güçlü oldukça kırmızının nasıl bir şey olduğunu düşünebilirsiniz. Neden saçlardan çekiliyor acaba? Gerçi modern oğlanlar çok ricacı, istekler ile yüzleşemeyecek kadar hem de! Ama orada duruyor isteklerin küçük adam. Auran söylüyor işte o isteği bize, neden mi renklisin? Çünkü tıpkı bizim gibi, diğer herkes gibi. İşin ilginci yaratılışın bunun için bir renginin olması. Tanrının bizi bu kadar düşünmesi ve öngörülü olması ne kadar kutsal değil mi?


Palantir taşlarına dokunmak gibi, tehlikesi neydi? Diğer taraftan kimin izlediği bilmiyoruz. Birileri hep izler değil mi? Ama biz kahraman olmak isteriz değersizliğe anlam katmak için. Yapılacak şey sen olmak, birikimlerini görmek ve onların senden yayılmasına izin vermek. Emin olanlarla konuşurken şöyle bir soru gelmişti yol gösterenden "kimin görmesini istiyorsun" bunları konuştuğumuz anda da Ekrem İmamoğlu konusu vardı havada ve gruptakiler bir şey yapmalı gibi bir yerden gidiyorlardı. Evet soru birikimleri dağıtmıştı.


Şimdi esasa dokunalım biraz daha. Bu bloğun amaçlarından biri yolun izlenimlerini değerli kardeşlerimle paylaşmak, izlenim havuzumuzu zenginleştirmek ve kendimize dair farkındalığımızı biraz daha arttırmak. Bloğun yazarı üçüncü ve yedinci ışınların ana tesiri altında. Özellikle de ruh ışını yeşil. Ama nasıl yeşil? Bir sürü başka şey daha var orada değil mi? Şimdi bu renkleri aklımıza tutalım ve oradan da duygulara dağıtalım.


Bu dünya -etrafımızdaki deneyim alanımız- parçalara ayrılmış halde. Fiziksel, eterik, astral... Parçaların birbiriyle olan ilişkisi o kadar harika ki parça mı bütün mü belli değil... Zaten hepsi birbirinin içinde. Yine de Samanyolu var ve Andromeda var değil mi? Hepsinin içinde de başka başka yaşamlar var.


Yazarın bitmeyen arayışı biraz da burada. Şimdi sufi kafasına girmeyin, artık o kafalar modernizme ne kadar yanıt veriyor? Bazı yaşam kuşları ne sen varsın ne ben gibi bir şey diyebilir; biraz çarpıtılmış Tanrı köküne ait farkındalık olmama hali olarak ele alabiliriz bunu. Akıl gelişmediği, kalbin olduğu dönemlerden gelen ilhamlar. Şimdi biraz daha yapabiliyoruz, eğer yapamıyorsak o zaman şu anda olan robot/ai ve bunlara bağlı şeyler ne anlama geliyor? Negatif tarafın ya da materyal dünyanın kuşlar tezahürde. Şimdi tüm bunlar olurken aradığım beni ararsa, isteyin/dileyin/düşünün olur demek yeterli mi okült öğrenci için? Küçük şeyleri kenara bırakalım artık.


Turuncu sevgili, çeker ama nereden çeker? Hey! Gülümsemeyin, çektiği yer Maya, illüzyondan çeker/çağırır çünkü orası Hidranın yuvasıdır değil mi? Bir sonraki bölümde Hidranın yuvasından başlayalım Aşk. Belki bizi çamurdan yaratan da oradadır. Sonuçta aramızda mesafe yok değil mi? Peki O utanmıyor mu benimle çamurun içinde olmaya?


Utanmak? Diye sordu iç ses gülümserken.

D.

 
 
 

コメント


"Kapının önünde duruyor ve kapıyı çalıyorum. Eğer birisi sesimi duyup kapıyı açarsa, onun yanına gireceğim; onunla yemek yiyeceğim, o da benimle."

 

© 2025 Ahenkli Doğa tarafından canlandırılmıştır.

  • Avni Onur Sevinç YouTube
  • Avni Onur Sevinç Facebook
  • Instagram
bottom of page